Gelir Vergisi Nedir?
Konusu gelir olan gelir vergilerini, gelir ve kurumlar vergileri meydana getirmektedir. Gelir vergileri, gerçek kişilerin gelirlerini; kurumlar vergisi ise, ilke olarak kurumların kurum kazançlarını vergilendirir. Kamuya gelir sağlama dışında vergilerin başka amaçları da bulunmaktadır. Bunlar, ekonomik ve sosyal amaçlardır. Ekonomide hedeflenen bazı amaçları gerçekleştirmede ve ekonomiye bir bakıma yön vermede, gelirler üzerinden alman vergilerin, diğer vergilere göre çok daha önemli rol oynadıklarını rahatlıkla söylemek mümkündür. Öte yandan, vergi dağılımı yoluyla sosyal adaleti sağlayabilecek ve günümüz toplumlarının ulaşmak istedikleri vergi ödeme gücüne göre vergi almayı gerçekleştirebilecek verginin, yine gelir vergisi olduğu söylenebilir.
1961 yılında yürürlüğe giren ve o tarihten bu yana dar veya kapsamlı birçok değişikliğe uğrayan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, günümüzde halen uygulanmaktadır. Bu kanun üzerinde yapılan en kapsamlı değişiklik, 1.1.1999 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 4369 sayılı kanun ile yapılan değişikliktir. 4369 sayılı kanunla değişiklik yapılmadan önce kanunun 1. maddesinde gelirin konusu; “Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ücret ve iratların safi tutarıdır.” şeklinde tanımlanmış ve 2. maddesinde de gelirin unsurları, yedi bent halinde sayılmıştır.
Gelir Vergisinin Konusu
Gelir vergisinin konusu, gerçek kişilerin elde etmiş oldukları kazanç ve iratlar yani gelirlerdir.
Gelir Vergisine Göre Gelirin Özellikleri
– Gelir Kişiseldir: Vergiye konu olan gelir, gerçek kişilerin elde ettiği gelirdir. Gerçek olmayan kişilerin elde ettiği gelir, gelir vergisi konusu içine girmez.
– Gelir Yıllıktır: Gelir Vergisi Kanunu, vergilendirilecek geliri yıllık olarak kabul etmiştir. Gelirin yıllık olarak vergilendirilmesi, onun kişiselliğinin bir sonucudur
– Gelir Gerçektir: İlke olarak vergiye tabi gelir, geçek usul ile tespit edilir. Yani gelirin tespiti, az veya çok bir muhasebe düzenini gerekli kılar.
– Gelir Safidir: Vergilendirilecek gelirin diğer bir özelliği de, onun safi olmasıdır. Yani gelirin elde edilmesi için yapılan giderler, gayrisafi gelirden düşülür.
Gelir Vergisinde Mükellefiyet
Gelir vergisinin mükellefleri, kanunun kabul ettiği anlamda gelir elde eden gerçek kişidir. Gerçek kişilerde kişilik, doğumla başlayıp ölümle sona erer. Bu nedenle gerçek kişilerin gelir vergisi mükellefiyeti, doğumla, hatta sağ olarak doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü anda başlar.
Mükellef Türleri
Tam Mükellefler
Gelir Vergisi Kanunu’nun 3. maddesi, Türkiye’de yerleşmiş olanları tam mükellef saymıştır. Türkiye dışında bulunan bir kimsenin tam mükellef olabilmesi için ön şart, o kişinin Türk vatandaşı olmasıdır. İkinci olarak da onun, ” resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturması” gerekir.
Dar Mükellefler
Türkiye’de ikametgâhı olmayan veya yerleşmiş sayılmayan kimseler dar mükelleflerdir. Bu kişilerin dar mükellef olabilmeleri için ön şart, Türkiye’de kazanç ve irat sahibi olmalarıdır.
Vergiyi Doğuran Olay
Gelir vergisinde vergiyi doğuran olay, mükellefin yani gerçek kişinin geliri elde etmesidir. Gelir tahakkuk esasına veya tahsil esasına göre elde edilebilir.
Gelir Vergisinin Konusuna Giren Kazanç Ve İratlar
Gelir Vergisi Kanunu’nun birinci maddesinde sözü geçen kazanç ve iratların nelerden oluştuğu ikinci maddesinde gösterilmiştir. Buna göre kazanç ve iratlar:
– Ticari kazançlar,
– Zirai kazançlar,
– Ücretler,
– Serbest meslek kazançları,
– Menkul sermaye iratları,
– Gayrimenkul sermaye iratları,
– Sair kazanç ve iratlardan oluşmaktadır.
Ticari Kazanç: Her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğarı kazançlardır.
Zirai Kazanç: Zirai faaliyetten doğan kazançtır.
Ücretler: Ücret, işverene tabi ve belli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.
Serbest Meslek Kazançları: Her türlü serbest meslek faaliyetlerinden doğan kazançlar, serbest meslek kazançlarıdır. Serbest meslek faaliyeti, sermayeden çok kişisel çalışmaya, ilmi veya mesleki bilgiye dayanan ve ticari nitelikte olmayan işlerin kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.
Menkul Sermaye İratları: Sahibinin ticari, zirai ve mesleki faaliyeti dışında, nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlardır. Ancak, bu kazançlar bir sermaye sahibinin ticari faaliyetine bağlı bulunduğu takdirde, ticari kazanç sayılır ve sadece ticari kazancın tespitinde dikkate alınır.
Gayrimenkul Sermaye İratları: Bina, arazi, madenler, taş ocakları, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar, voli mahalleri ve dalyanlar, gemi ve gemi payları, her türlü yükleme ve boşaltma araçları, her türlü motorlu araç, iletme ve imtiyaz hakları, ruhsatları, ihtira beratı telif hakları gibi Gelir Vergisi Kanunu’nun 70inci maddesinde yazılı mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iratlarıdır.
Safi İrat, gayrisafi irattan iradın elde edilmesi ve devamı için yapılan giderler indirilerek bulunur. Bu giderler Gelir Vergisi Kanunu’nda ayrıntılı olarak sayılmıştır. Yükümlüler isterlerse belgeye dayanan gerçek giderlerini, isterlerse bunlara karşılık olmak üzere hâsılatlarının kanunda belirtilen belli bir yüzdesini götürü gider olarak indirebilirler.
Sair Kazanç Ve İratlar: Gelir Vergisi Kanunu, ilk altı gelir türünün kapsamına girmeyen ve süreklilik taşımayan bazı değer artışı kazançları ile geçici kazançları sair kazanç ve iratlar grubu içinde vergilendirmektedir.
Ticari Kazancın Gerçek Usulde Tespiti
Gelir vergisinde gelirin gerçek usulde tespiti esastır. Ticari kazancın gerçek usulde tespiti de bilanço veya işletme hesabı esasına göre yapılır. Kural olarak ticari kazanç gerçek usulde vergilendirildiği ve gerçek vergilendirmelerde de safi tutarlar esas alındığı için, yapılan giderlerin hâsılattan indirilmesi gerekir. Kanunun indirilmesini kabul ettiği giderler, ticari kazancın elde edilmesi ve devamının sağlanması ile ilgili giderlerdir.
Ticari Kazancın Basit Usulde Tespiti
Gerçek usulde vergilendirilenler ile esnaf muaflığı sınırları arasında ticari kazanç elde eden gerçek kişiler, basit usulde vergilendirilir. Kanun koyucu bu gibi kişileri, iş hacimlerinin belirli bir haddin altında olması ve gerçek usulün gerektirdiği defter tutma mükellefiyetlerini yerine getiremeyecekleri gerekçesiyle, basit usule tabi tutmuştur. Basit usulde ticari kazanç, bir hesap döneminde elde edilen hâsılat ile giderler ve satın alınan malların alış bedelleri arasındaki müspet farktır. Basit usule tabi mükellefler, defter tutma dışında, ikinci sınıf tüccarların tabi olduğu hükümlere aynen tabidirler.
Gelir Vergisinde Muafiyet Ve İstisnalar
Gelir Vergisi Kanunu ekonomik, sosyal, politik nedenlerle muafiyet ve istisnalara yer vermiştir. Gelir Vergisinde tanınmış olan başlıca muaflıklar: Esnaf muaflığı, küçük çiftçi muaflığı, diplomat muaflığı, göçmen ve mülteci muaflığıdır.
İstisnalar ise, serbest meslek kazançlarında, gayrimenkul sermaye iratlarında istisnalar, müteferrik istisnalar ve yatırım indirimi istisnasıdır.
Özel indirim: Yükümlünün geliri ücret kazancı ise, vergi hesaplanırken özel indirim adı altında belli bir tutar safi gelirden indirilir.
Beyan Esası
Gelir Vergisi Kanunu’nun 83- maddesi, “Hilafına hüküm olmadıkça, Gelir Vergisi mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur” demektedir.
Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kimse olarak kabul edilmektedir
Beyanname Türleri
Gelir vergisi beyanları yıllık, muhtasar ve münferit beyanname ile yapılır,
– Yıllık beyanname, çeşitli kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde edilen kazanç ve iratların bir araya getirilip toplanmasına ve bu suretle hesaplanan gelirin vergi dairesine bildirilmesine aittir,
– Muhtasar beyanname, işverenler veya vergi kesintisi yapan diğer kimseler tarafından kesilen vergilerin, matrahları ile birlikte toplu olarak vergi dairesine bildirilmesine aittir.
– Münferit beyanname, dar mükellefiyete tabi olanların yıllık beyanname ile bildirmeye mecbur olmadıkları kazanç ve iratlardan, vergisi kesinti yoluyla alınmamış olanların bildirilmesine aittir,
Verginin Hesap Edilmesi
Bulunan gelire, G.V. K.’ nın 103. maddesinde yer alan artan oranlı tarife uygulanarak, gelir vergisi hesaplanır.
- Ayrıca Bakınız: Damga vergisi